rengi atmak (veya kaçmak veya uçmak) — 1) solmak Rengi uçmuş kenarları yenmiş ... bir fotoğrafı var. A. Ş. Hisar 2) korku, heyecan vb. sebeplerle benzi sararmak Kadınlar da bu defa Tevfik i dükkânın kapısında yakaladılar, aynı şeyi ona açtılar, Tevfik in rengi uçtu, dudakları titredi … Çağatay Osmanlı Sözlük
kül rengi — is. 1) Odunun yanmasıyla oluşan, külün akla kara arasındaki rengi, gri Dağlar kül rengi bir aydınlığın içinde kapkara yükseliyorlardı. T. Buğra 2) sf. Bu renkte olan Birleşik Sözler kül rengi et sineği … Çağatay Osmanlı Sözlük
hardal rengi — is. 1) Kirli sarı renk Üstünde daima saz rengi, hardal rengi ... nohudi renklerde veya bunları andıran bir renkte bir esvabı ... vardı. A. Ş. Hisar 2) sf. Bu renkte olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
kiremit rengi — is. 1) Kahverengiye çalan kızıl kırmızı renk, kiremidin rengi 2) sf. Bu renkte olan Kiremit rengi halı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun rengi — is. 1) Kurşunun rengi, koyu kül rengi 2) sf. Bu renkte olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
saz rengi — is. 1) Soluk, uçuk sarı Üstünde daima saz rengi, hardal rengi ... nohudi renklerde veya bunları andıran bir renkte bir esvabı ... vardı. A. Ş. Hisar 2) sf. Bu renkte olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
ten rengi — is. 1) İnsan teninin rengi 2) sf. Bu renkte olan Ten rengi çorap … Çağatay Osmanlı Sözlük
toprak rengi — is. 1) Toprağın sarı veya yeşile çalan rengi Duvarlar, bütün ışıkları yutuyor, halkın üstüne bir toprak rengi dökülüyor. M. Ş. Esendal 2) sf. Bu renkte olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
tütün rengi — is. 1) Kurutulmuş tütünün rengi olan koyu pas rengi, taba 2) sf. Bu renkte olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
bal rengi — is. 1) Kahverengiye çalan sarı renk 2) sf. Bu renkte olan Bal rengi gözlerin gözdağıyla, korkuyla sinmeyen cesareti olduğunu anlamıştı. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
barut rengi — is. 1) Koyu gri renk Ortalığı saran barut rengi aydınlık açıldı, açıldı, kül rengine döndü. T. Buğra 2) sf. Bu renkte olan … Çağatay Osmanlı Sözlük